Vire Ne Demek? Psikolojik Bir Mercekten Bakış İnsan davranışlarını anlamaya çalışırken, bazen en basit kelimeler bile derin anlamlar taşıyabilir. Kelimeler, yalnızca iletişimin aracı değil, aynı zamanda düşüncelerimizi, duygularımızı ve toplumsal ilişkilerimizi şekillendiren güçlü araçlardır. Psikoloji, insan zihninin ve davranışlarının karmaşıklığını çözümlemeye çalışırken, dilin bu sürecin neresinde yer aldığını anlamak oldukça önemlidir. Bu yazıda, TDK’de yer alan “vire” kelimesinin psikolojik perspektiften nasıl bir anlam taşıdığına odaklanacağız. Vire Nedir? TDK Tanımı ve Temel Anlamı Türk Dil Kurumu’na (TDK) göre, “vire” kelimesi “görünüşte zarif, fakat içerik olarak anlamsız bir hareket” anlamına gelir. Bu tanımda, kelimenin kullanımının daha çok bir tür “görüntüsel” hareketi ifade…
8 YorumKategori: Makaleler
Kan Portakalı Tadı Nasıl? (Bir Meyvenin Ardındaki Farklı Bakış Açıları) Her meyvenin kendine has bir hikâyesi vardır. Kimi tatlı anılar bırakır damağımızda, kimi ferahlatır, kimi şaşırtır… Kan portakalı da tam bu kategoride: bir lokmada hem bildik bir turunçgili hatırlatır hem de alışık olmadığımız tatlarla bizi şaşırtır. Peki, bu kırmızı mucizenin tadını nasıl tanımlamalı? Üstelik sadece damak tadıyla değil, farklı gözlerle baktığımızda ne görürüz? Gelin, erkeklerin analitik yaklaşımıyla kadınların duygusal bakış açısını karşılaştırarak bu soruya birlikte yanıt arayalım. Kan Portakalının Tadı: Temel Tanım Kan portakalı, ilk bakışta klasik portakala benzer; ancak tadı çok daha katmanlıdır. Hafif ekşi ama belirgin bir tatlılık…
Yorum BırakSürekli Gıcık Neden Olur? Felsefi Bir Bakışla Hayatın anlamını ve varlığımızın derinliğini anlamaya çalışırken, bazen bedenimizin en sıradan uyarıları bile bizi derin düşüncelere sevk edebilir. Bir filozof bakış açısıyla, sürekli gıcık hissi sadece bir rahatsızlık olarak kalmaz; aynı zamanda varoluşsal bir soruyu gündeme getirir. Gıcık, boğazda hissettiğimiz bir tedirginliktir ve sürekli hale geldiğinde bu durum, bir rahatsızlık değil, bir felsefi sorgulama olanağına dönüşebilir. Bedenin bize sürekli olarak verdiği bu sinyal, bir şeylerin yolunda gitmediğini anlatıyor olabilir. Ancak, bu bedensel his, sadece fiziksel bir tepki mi, yoksa bizlere varlık, bilgi ve etik üzerine sorular sorduracak bir metafor mu? Sürekli Gıcık Hissi…
Yorum BırakKaragöz mü Daha Akıllı, Yoksa Hacivat mı? Antropolojik Bir Okuma Bir antropolog olarak, insan kültürünün mizahla, ritüelle ve sembolle kurduğu ilişkiyi anlamak, toplumların bilinçaltına açılan bir kapıdır. Anadolu’nun köklü gölge oyunu geleneğinde karşımıza çıkan Hacivat ile Karagöz, sadece iki kukla değil; iki farklı zeka biçiminin, iki farklı dünya görüşünün temsilcisidir. “Karagöz mü daha akıllı, yoksa Hacivat mı?” sorusu da bu yüzden yalnızca bir karakter karşılaştırması değil, toplumsal bilincin diyalektik bir sorgusudur. Gölgenin Diyalektiği: Akıl mı, Sezgi mi? Karagöz ile Hacivat’ın perdesinde akan diyaloglar, halkın gündelik hayatını yansıtan sembolik bir tiyatrodur. Burada “akıl”, yalnızca bilgi ya da eğitimle ölçülmez; aynı zamanda…
Yorum BırakKaç Tane Bakış Açısı Vardır? Psikolojik Bir Derin Analiz Bir Psikoloğun Merakıyla Başlayan Soru İnsan davranışlarının karmaşık doğasıyla ilgilenen bir psikolog olarak sık sık şu soruya dönerim: “Kaç tane bakış açısı vardır?” Bir olay karşısında herkesin farklı düşünmesi yalnızca kültürel ya da kişisel geçmişle açıklanabilir mi? Yoksa bu farkın kökeni, zihnimizin derin katmanlarında mı saklı? Bu yazıda bu soruya bilişsel, duygusal ve sosyal psikoloji perspektiflerinden yaklaşacağız. — Bilişsel Psikoloji Boyutu: Gerçeği Zihin Nasıl Şekillendirir? Bilişsel psikolojiye göre bakış açısı, dünyayı nasıl algıladığımızla doğrudan ilişkilidir. İki kişi aynı olaya tanıklık eder; biri umut görür, diğeri tehdit. Neden? Çünkü zihin, geçmiş deneyimlerine,…
Yorum BırakGümrah Ağacı Nedir? Edebiyat Perspektifinden Bir İnceleme Kelimenin Gücü ve Edebiyatın Dönüştürücü Etkisi Edebiyat, kelimelerin gücünü en derin şekilde hissettiren bir sanattır. Kelimeler, bazen bir duygu bırakmak, bazen de bir dönüm noktası yaratmak için kullanılır. Bir kelime, tıpkı bir ağaç gibi, köklerinden dallarına kadar büyür ve bir dünyayı şekillendirir. Edebiyatçılar, dünyayı anlamlandırırken bu kelimelerin verdiği güçten faydalanırlar. Zira her kelime, bir düşünceyi, bir duyguyu veya bir imgeleri bir araya getirerek soyut olanı somutlaştırır. Tıpkı gümrah ağacı gibi, anlatılar da köklerinden başlayıp yapraklarına kadar büyür ve bir evren yaratır. Gümrah Ağacının Edebiyat Anlamı Gümrah ağacı, Türk kültüründe genellikle canlılık, bereket ve…
Yorum BırakKadroya Geçen Taşeron İşçiler Hangi Kanuna Tabi? “Memur muyuz, işçi miyiz?” ikilemini kökünden konuşalım Gözünüzü kapatın: Yıllarca alt işveren bordrosunda çalışmışsınız, bir gün “kadro” deniyor ve hayat bir anda düzelecek sanılıyor. Sonra bordroya bakıyorsunuz… Evet, statü değişmiş; ama zihinlerdeki muamma baki: “Ben artık hangi kanuna tabiyim?” Gelin, bu sis perdesini dağıtalım—üzüm üzüme baka baka kararır; mevzuat da öyle. Kısa cevap: Kamu tarafında 4/D “sürekli işçi” statüsüne geçiş, 4857 sayılı İş Kanununa tabiiyet demek; 657’nin memur hükümleri uygulanmıyor. Detaylar ve gri alanlar aşağıda. Bu hikâyenin kökeni: 696 sayılı KHK ve “büyük geçiş” 2017 sonunda yayımlanan 696 sayılı KHK, personel çalıştırılmasına dayalı…
8 YorumGözyaşı Neden Bitişik? Dilin, Tarihin ve Toplumun Kesiştiği Nokta Bir tarihçi olarak geçmişi anlamak, yalnızca olayları değil, kelimelerin serüvenini de incelemeyi gerektirir. Çünkü dil, bir milletin hafızasıdır; kelimeler zamanla değişir, birleşir, ayrılır ama her biri bir dönemin ruhunu taşır. “Gözyaşı” kelimesi de bu dönüşümün en zarif örneklerinden biridir. Peki neden “göz yaşı” değil de “gözyaşı” deriz? Bu basit görünen sorunun ardında hem dilin evrimi hem de kültürel bir anlam örgüsü vardır. Bu yazıda, kelimenin tarihsel kökeninden dildeki birleşme sürecine, toplumsal dönüşümlerden sembolik anlamına kadar uzanan bir yolculuğa çıkacağız. Dil Değişir, Anlam Derinleşir Türkçede kelimelerin bitişik ya da ayrı yazılması yalnızca…
8 YorumGösterilen ve Gösteren Nedir? Dilin Görünmeyen Anatomisi Bir kelimeyi düşündüğümüzde, aklımıza yalnızca bir ses ya da yazılı bir biçim gelmez; aynı zamanda onun çağrıştırdığı bir anlam da gelir. “Gösteren” ve “gösterilen” kavramları, dilin bu iki katmanını açıklayan temel yapı taşlarıdır. Dil, yalnızca iletişimin aracı değil, aynı zamanda anlamın kurulduğu bir sistemdir. Bu sistemin içinde, her sözcük hem bir biçim hem de bir anlam taşır — işte bu iki yön, göstergebilimde “gösteren” ve “gösterilen” olarak adlandırılır. Tarihsel Arka Plan: Ferdinand de Saussure ve Dilin Yapısal Devrimi Gösterilen ve gösteren kavramlarının kökeni, 20. yüzyılın başlarında İsviçreli dilbilimci Ferdinand de Saussure’e dayanır. Saussure,…
6 YorumGözde Işık Hassasiyeti Nasıl Geçer? Küresel ve Yerel Perspektiflerden Bir Bakış Gözlerimiz dünyayı algılama biçimimizin en hassas aracı. Ancak bazen bu pencereler, ışığın fazlasına karşı adeta bir alarm sistemi gibi tepki verir. Gözde ışık hassasiyeti—ya da tıbbi adıyla fotofobi—hem fiziksel hem de psikolojik olarak rahatsız edici olabilir. Bu yazıda, ışık hassasiyetinin nedenlerini, dünya genelinde nasıl ele alındığını ve yerel çözümlerle küresel yaklaşımlar arasındaki farkları konuşacağız. Eğer sen de zaman zaman gözlerini kısarak gün ışığından kaçıyor, ekran parlaklığını kısıp karanlık modda yaşıyorsan, bu yazı tam sana göre. — Küresel Perspektif: Işık Hassasiyeti Bir Sağlık Sorunu mu, Yaşam Tarzı Sorunu mu? Dünya…
8 Yorum